3 Aralık 2009 Perşembe

Ensemble, C'est Tout.


Yok, olay galiba Julien Janvier değil sadece. Guillaume Canet nerede varsa, o karaktere aşık olmak imkan dahilinde:) Ensemble, C'est Tout. Bir Aradayız, Hepsi Bu. Yine insanın-ya da Melis'in-içine işleyen bir Fransız filmi. Bu sefer Guillaume, Franck isimli bir aşçı, hayatından memnun olmayan, insanları tersleyen, mutsuz, düzenli olarak yaşlı büyükannesini ziyaret etmek zorunda olan, bir gecelik ilişkilerin boşluğunda kaybolmuş bi adam, motorsikletçi abi aynı zamanda. Julien ile alakası yok ama Franck'a da aşık olmak çok kolay! (Yeter ki Guillaume olsun!) Gerçi, Fransız bir aşçı yani, ne kadar zor olabilir ki aşık olmak?:) Camille var bir de, Audrey Tautou'dan izliyoruz onu da. O da, erkek tipli bir kız, yalnız, umutsuz, doğru düzgün işi olmayan kayıp bir tip, iyi resim yapıyor. Aynı apartmanda olmaları ve yalnızlıkları dışında ortak bir yanları yok. Franck'ın kekeme daire arkadaşı, kendini aristokrat sanan, kartpostal satan garip Philibert sayesinde bir araya geliyorlar. Ve hepsi birbirine iyi geliyor nihayetinde. Çok zıtlar bazı noktalarda ama tam da o noktalarda kesişiyor hayatları. Bir arada oluyorlar ve gerçekten de filmin hepsi bu aslında.
Yine filmi piç etmemek adına burada kesiyorum, Guillaume'dan devam ediyorum. Bazı sahneler var ki, filmden çıktıktan sonra İpek'le deli gibi o dakikaları arayıp, otuz kere izleyip tekrar tekrar aşık olduk kendisine. Yatak sahnesinin sabahı mesela. Kız sırnaşıp tekrar bir şeyler isterken, "Mutfak kapalı ama." diyor, kız tam gidecekken "Ama bir bakalım, belki sizin için açabiliriz!" deyip, muhteşem bi gülümseyip, sarılıyor sonra da! Ve en son, yeni restoran açıldığında, kız yeni doğan bir bebeği sevip "Ben de bu bebekten istiyorum." deyince, "Biz de şimdi yapalım o zaman!" deyip kızı sırtına alıp restoranın mutfağına doğru koşmaya başlıyor! Hangi erkek bu kadar tatlı sevişmeye götürebilir ki bir kızı?! Sadece Guillaume Canet'nin oynadığı erkekler galiba, eheh:)
Filmin müzikleri de çok şirin. Paris'e gidip, sade sofistike kıyafetler giyip, Coco Mademoiselle sıkıp mutlu mutlu bisiklet binesi geliyor insanın, ya da benim. Yves Montand severseniz ki ben bayılırım, La Bicyclette'i bi dinleyiverin. Jenerik müziği de çok etkileyici. Favorimse Coup de Foudre, Frederic Botton'dan. Bütün parçayı ancak youtube'dan bulabildim, o yüzden video, affola.

Hiç yorum yok: